« Anasayfa | Ýslâm Kaynaklarý Kütüphanesi | Ýlahiler | Künye

Gayret atýna bin, himmet dile ve ümîd et. Bidayeti parlak olanýn nihayeti de parlaktýr.
Gönül eri garîb olmaz.
  

Ahlak Dersi / Mustafa Kutlu

Taleb þan deðildir. Razý ol, þan da senin, nam da senin. Varlýðýný bilinmezlik topraðýna göm. Gömülmeyen þey nabit olmaz. Dünya sûretlerinin bulaþtýðý ayna nasýl parlar? Huzura girmeden önce tevbe sularýnda yýkan.

Kader teneffüs ettiðin her nefeste seninle.

Eþyadan eþyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayý öðren. Bir dolap beygirine benziyorsun. Öyle ahmak, öyle hüzün verici.

Hicret ve niyetin kimin için? Bir gece yarýsý uyandýðýnda yataðýndan kalk, þöyle yýldýzlara bir bak. Düþün!.. Madem ki içinde bulunduðun yer, konuþtuðun kimse sana feyz vermiyor; terke mâni olan ne?

Ölüme aðlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile piþman, ibadet ve taat ile neþveli deðilsen zaten ölüsün.

Nefsin karanlýk ordularý fevç fevç akýyorlar. Zaman ve mekâný dolduran et kokusu. Metin ol, vaat edilen bir þeyin vukubulmamasý seni þüpheye sevketmesin. Basiretine güven.

Dünya nimeti için zaaf haline düþersin. Ona doðru koþma þükür ipi elinde ya. Her meseleye cevap veren, her gördüðünü kucaklayan, her bildiðini anlatan kimse mi gördün; derhal ondan uzaklaþ.

Marifetin mukabili inkâr, ilmin mukabili cehalettir.

Melâl içindesin. Yoksul olduðunu düþünüyorsun. Ne ki senden alýnmýþtýr, o senin hayrýnadýr. Ýçindeki yoksulluðu hissediyor musun? Ýþte senin için en hayýrlý vakit. Unutma, ihtiyaç mütemadîdir.

Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taþýr. Ne ki nefsine aðýr geliyor, onu yap. Kaldýrdýðýn aðýrlýk miktarýnca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endiþe içindesin. Demek ki hakîkati göremiyorsun. Karamsarlýðýn kaynaðý ýþýktan uzak durmaktýr. Gayret atýna bin, himmet dile ve ümîd et. Bidayeti parlak olanýn nihayeti de parlaktýr.

Gönül eri garîb olmaz.

(Ataullah Ýskenderî-Öl.1309-nin

Hikem-i Ataiye'sinden ilham ile)

Kaynak: Mustafa Kutlu, yoksulluk içimizde, 2006(7. baský), Ýstanbul, dergah yay. S. 17-18